Selam Tyler,
Bu bana çok sorulan bir soru, cevabı ise özel değil. O yüzden anlatabilirim:
Ben Amerika'ya zaten bu işi öğrenmek için, ve sonra da dönüp ülkemde bu işin gelişmesine katkıda bulunmak için gittim. 7 sene yaşadığım Amerika'da öğrendiğim en önemli şey, neyi öğrenmem gerektiği oldu. Bir insan neyi öğrenmesi gerektiğini bilirse o konudaki bilgi kaynaklarına ulaşması çok zor değil. Hele bugünün dünyasında internet ve Amazon.com gibi olanaklar herkese açıkken. Ben belli bir yere kadar geliştiğimde (ki daha yolun başındayım) bunu artık dünyanın herhangi bir yerinde yapabileceğime karar verdim. Tabi piyasayı ve teknolojiyi sürekli olarak takip etmek zorundasın...
Ben geldiğimden beri insanlardan "burası Türkiye" lafını duyup duruyorum. Burası Türkiye ise ne olmuş, Türkiyenin herhangi bir yerden aşağı kalır bir tarafı mı var? Evet bu iş malesef bir kültürdür, bu kültür teknolojiye ve bilime bağımlıdır, ve bütün bunlar da sermayeye bağımlıdır. Biz bu konuda çok geriyiz, evet. Ama bundan 30-40-50 sene önce Rusya'da, Çekoslovakya'da, Polonya'da, Almanya'da tarihin gelmiş geçmiş belkide en iyi 2D ve stop-motion animasyonlarını çektiler. Biz Disney'e bulanmış olduğumuzdan burnumuzun dibindeki bu kültürden habersiz kaldık. Üstelik bu insanlar komünizmin yoksulluğu ve baskısı altında gerçekleştirdiler bunları. Türkiye'nin o zaman onlardan eksik neyi vardı?
Anlatmak istediğim, bu işler giderek değil, dönerek olur. Evet ben oraya işi ustalarından öğrenmeye gittim, bir gün gelip burda bu işi daha ileri götürebilmek için. Potansiyel burada var, buranın hikayelerinde de var. Temcit pilavı gibi senede 100 kere bize yedirilen basmakalıp Amerikan filmlerinde değil. Yanlış anlaşılmasın, onları küçümsemek haddime düşmez, bu işi keşfedip en ilerilere taşıyan insanları küçümsemem mümkün değil. Ama biz bugün onların pazara dönmüş film endüstrisi çöplüğünden çok daha içten ve daha yaratıcı işler çıkarabiliriz. Yeter ki gerekli özveriyi, zamanı, kaynağı, emeği, ve de en önemlisi saygıyı mesleğimize verelim. İşte bunların toplamı da bu kültürü oluşturur.
Animasyonun sayısız tekniği var. Hepsinin yarattığı birbirinden farklı dünyaları var. Animasyon sadece bi karakteri alıp ona bişeyler yaptırmak değildir. Kendi metodlarını keşfetmek, kendi aletlerini icad etmek, ve onlarla daha önce denenmemiş tatlar yakalamaya çalışma sanatıdır. Bugün 3D herkesin ağzını sulandıran bir teknik, ve yeni olduğu için heryerde 3D var. Ama bi o kadar da kötü iş var. Bir an gelecek ve animasyon (çizgi filimcilik) kendini bu kaostan sıyırıp tekrardan açığa çıkacak, visual effects işi ile arasındaki fark yeniden hatırlanacak. Mocap animasyon değildir, visual effects tekniğidir, rotoscope ne kadar animasyonsa mocap de o kadar animasyondur. visual effects ömür boyu teknolojiye bağımlı olabilir, ama animasyon o kadar da değildir. Siz renkli renkli ipler alıp onlarla da animasyon yaparsınız, kumla da yaparsınız, kuklayla da yaparsınız, hamurla da yaparsınız, kalem kağıtla da yaparsınız. Ama öyle bie hikaye yazmışsınızdır ki, ve öyle derin karakterler yaratmışsınızdır ki, Shrek falan yanında pembe dizi gibi kalır.
Bunları sen sorduğun için foruma giren herkes de okusun diye yazdım, sana karşı yazdığımı düşünme lütfen. Biz kendimize güvenirsek, çok çalışıp ve okuyup kendi metodlarımızı, kendi aletlerimizi üretirsek, o zaman harika işler çıkarabiliriz. Ama bu habire Karagöz Hacıvat'ı, Nasreddin hocayı, yada bunun gibi bir kaç klişe hikayeyi tekrar tekrar çekmek olacaksa, mainstream Hollywood'dan pek farkımız kalmaz, ancak tekniğimizi geliştiririz o kadar.
Bu soruyu sorduğun için teşekkür ederim. Böylece birden fazla kişiyle paylaşabildim kafamdakileri...