Sevgili Repla, "bence de" biraz ağır çıkmışım
Bak genc dostum, piyasaya yetiştirdiğim yüzlerce belki de binlerce genc var. Pek çoğu iş buldu. Bi o kadarı da iş arıyor. Türkiye de henüz oturmamış bir endüstri olan mesleğimizin tanımlanmamış pek çok yönü var. Dün bir öğrencime başvurduğu işyerinden sormuşlar: "Animasyon biliyor musun?" diye. Öğrencim cevap vermiş: "Animasyon derken kast ettiğinizi biraz açar mısınız (karakter, mimari, vs..." Karşıdan cevap gelmiş: "Animasyon işte...!!!" Eğitim piyasasına girme nedenimi daha önce açıklamıştım, hatta girmeden önce.. : "Eğitimdeki yozlaşma ve düşük kalite" Türkiyede bu işi yapan en az 50 bini aşkın insan var. Ama %98 i ne yazık ki kulaktan dolma bilgiler ile kalıpsal davranışlar içersinde ne yazık ki! Biraz daha açayım. 6-7 senelik bir animatörler tanışıyorum. Biraz konuştuktan sonra en temel aydınlatma, malzeme ve hatta modelleme bilgilerinden yoksun olduğunu görüyorum. (Merak etmeyin hemen oturup bi kaç şey göstermeye çalışıyorum) Ardından "Abi karakater animasyonunu da gösterir misin" diyo. Şaşırıp kalıyorum "henüz senin için erken, önce bu gösterdiğim konularda biraz piş" diyorum. "Ama abi, patronlarım benden karakter animasyonu istiyorlar" diyo. Ben de "iyi de aldığın maaş karakter animatör maaşı mı" diyorum. "Nerdeee! 3 kuruş para" diyo... Bu konuşmalar Türkiye gerçeğini ortaya, yeterince koyuyor sanırım. Şu anda "Patron" sınıfı için elemanların kalifiyeliğinden çok, aldığı düşük maaşı kabul etmesi daha önemli. "Mobbies" denilen taciz yöntemiyle "bak bi sürü eleman var, işsiz. Ya bu parayı kabul edip "köpek" (gene sert oldu) gibi çalışırsın, ya da ..." Eleman ise %99 bu tacize boyun eğip bunalıma sürükleniyor. Sevgili Repla, bu işi öğrenmek gerçekten zor. Yapmak ise çok daha zor. İş sadece teknikleri uygulamak değil, bunu pazarlamak, kurtlar sofrasında aç kalmamak, her türlü taktiğe hazırlıklı olmak gerektiriyor. İşin sanat kısmı arka planlarda kalıyor anlıyacağın. Hee, bu sanat yapmıyacağın anlamına gelmiyor. Ama sadece sanat ile aç kalır veya bir kaç yaroşma kazanırsın. O kadar... Sinema veya TV'lerde seyredip de olayın büyüsüne kapılmak son derece kolay. Ama iş yapmaya gelince emin ol ki bir o kadar sıkıcı, ve hatta bu şartlarda bunaltıcı.
"Alaylı" tabiri, bi yere girip, işi sıfırdan öğrenmeye denir. Ben ne okullu, ne de alaylı'yım. Tıpkı Gökhan gibi kendi başıma bu işi öğrenmiş biriyim. Ama her Allahın günü de yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Tek başıma ayakta duruyorum. Ne şirketim var, ne de bir yere bağımlılığım. Vaktim, evde ve toplantılarda geçiyor. Geri kalan süre ise "Günde en az 5 saat" insanları eğitmeye çalışıyorum. Evet biraz Ağır bir yorum yaptım. Ama gerçekleri net bir şekilde vurgulamak gerekiyor diye düşünüyorum. Sınıfta, Kurs dönemlerinin sonuna doğru, öğrencilerime piyasada görecekleri Mobbies'i uygulamalı gösteriyor, onları baskı altında sözlüye kaldırıyorum. Ardından sebepler ve tarzları anlatıyorum. Ama emin olun ki, daha 72 saatlik "Temel Max Eğitimi(!!!)" kursu bitmeden 2. hatta 3. işini teslim edip MAX'den para kazanmaya başlayanlar var
Öğrencilerim, kurs dışında ne yazık ki, öğrenme zorluğu çekiyorlar. Çalıştıkları yerde veya çevrelerindeki daha eski Animatör veya "3D'ci" lerle sohbetlerinin çok kısır geçtiğinden dem vuruyorlar. Öğrenmek için Sordukları soruların genel cevabı ya "bilmiyorum" ya da "Hiç böyle düşünmemiştim" oluyor.
Bu kadar laftan sonra sevgili Repla, eğer gönül verdiysen bu işe gerçekten, o zaman birinin yanına "çaycı" * olarak gir. Şu anda şirketi olan pek çok kişi "çaycılık" * yapmıştır, "öğrenmek" için.
Saygılarımla...
*:Çaycılık, gece gündüz ustasına çay taşıyan çırak sınıfına verilen, genel olmayan, akademik terimlerden uzak bir "Alaylı" tabiridir...
Stayjer ise, bu işin "eğitimini almaya devam ederken", teorik bilgilerini uygulama safhasında kullanıp geliştirmek için Normal maaşın %30'u bir rakamla özel anlaşmalı kuruluşlarda, "uygulama eğitimi" alan kişilere denir.